Minimalista Adile Divani Palermo Divani Letto Palermo Lusso Divano Letto In Stile Modello Classic
Divani Relax Adile - Minimalista Adile Divani Palermo Divani Letto Palermo Lusso Divano Letto In Stile Modello Classic - Caveausb
Minimalista Divani Relax Adile - Kocasından sonra, izdivacı gerçekleştirdikten dört sene sonra ölen sağ kalmış tek kızı hayriye sultan için yazdığı şiirlerse hem bir anne hem de bir kadın olarak onun iç dünyasını şeffaflıok ve sadelikle okumamızı sağlayabilir: "gitdi hayriyem kerimem derdi geçdi câna" (s.268-sixty nine ) bütün bu şiirlerden ayrı olarak âdile sultan'ın sultan abdülaziz'in ölümüne dair kaleme aldığı şiir ayrıca önemlidir zira padişahın ölümü hep tartışma konusu olmuştur. Abdülaziz'in askerî bir darbeyle tahttan circuitusly, dört gün sonra "intihar etti-öldürüldü" ikileminde kalan gizemli ölümü, osmanoğulları tarihinin son gizemli vakasıdır. Bu ölümle ilgili yazılan birçgood abbastanza ağıt ve destandan biri şöyledir: "proprietà tahttan indirdiler / üç çifteye bindirdiler / uyan sultan aziz uyan / kan ağlıyor şimdi cihân!". [1] bahattin öztuncay'ın hazırladığı ve aygaz tarafından yayımlanan hatıra-i uhuvvet: portre foto cazibesi 1846-1950 adlı kitapta ilk kez görülen bir resimde abdülaziz'in tahttan indirildikten sonra ve ölmeden önce çekilmiş son fotoğrafı yer almaktadır. Bu resimde saray hizmetçileri laubali bir şekilde padişaha dirsek dayamış, padişah ise eski bir üst baş ve etrafa öfkeyle bakan gözlerle görülmektedir. [2]. Hikmet özdemir, adile sultan divânı'nın esaslı bir incelemesi olmadığından, bunun da sultanin kendisi ya da bir başkası tarafından neşredilmediği için, şiirlerinin antolojilere, ansiklopedilere ve edebiyat tarihlerine yeterli şekilde giremediğini, ilim muhitinde de pek tanınmadığını, bütün sebeplerden unon şairliği hakkında kesin bir hukum vermenin mümkün olamayacağını söyler [7] (s.103). Fakat özdemir bu söylediğinin aksine çalışmasının başında, kesin bir yargı ile şöyle der: "işte divânından örnekler sunarak şairliği hakkında bir kanaate sahip olacağımız adile sultan böyle bir devirde ve böyle bir edebî cereyan içinde yetişmiş olmasına rağguys, şiirimize bir yenilik getirememiş ve eskileri taklitten baska bir şey yapamamıştır (s.Eight) ". Devamında onu divân edebiyatının büyüokay üstatları ile okayıyaslayarak, şairliğinin pek kuvvetli olmadığını ama "lei şeye rağmen saray hayatı ve yaşadığı devir göz önüne alınırsa, şiir dalındaki başarısının kabullenilmesi gerektiğini" ekler. ?zdemir kendi çelişkili ifadelerinin yanında saadettin nüzhet ergun'a fikirlerine de yer verir: "dile, muvaffakiyetli bir şair sayılamaz. Onda birtakım kafiye hatalarına, vezin ihmallerine bile tesadüf edilmektedir. Fuzuli, muhubbi, seyh galip gibi şairlere yazdığı nazirelerde bu büyük şairlere pek az bile olsa yaklaşamamıştır. "[8] hayatının büyük bölümü tanzimat döneminde geçen, meşrutiyet devrinin pek azini görebilen adile sultan'ın yazınını, birdüz yazilan ilk romanlarda bile kadını sosyal hayatın içine sokamayan, kadınla erkek yan yana gelecekse erkeği kadın okayılığına sokarak sahneyi meşrulaştıran (bkz. Taaşşuk-ı talat ve fitnat, şemseddin sami), homoerotik anlatıların yeniden yazımıyla kadını siyah ve beyaz olarak keskin çizgilerle ayıran (bkz. Intibah, namik kemal) ya da ona muhakkak surette histeri krizleri, okayıskançlıklar yükleyerek grileşmeye doğru evrilen (bkz. Zehra, nâbizâde nazim) bir yazin birikimi içinde, sale divano şiirinin kerli ferli isimleriyle okayıyaslayarak değerlendirmenin sorunlu olduğunu düşünüyorum. Divan şiirinin münacat, na'at gibi türlerinin, hece vezniyle yunus tarzi yazdığı ilahilerin dışında, dini già tasavvufi ögeler barındıran şiirlerini ayri bir tarafta tutarsak, adile sultan'ın çoğu siiri nin gündelik hayatının ve yaşadvertığı travmaların, devrin mühim tarihsel olaylarının kaydında âdeta bir günlüok vazifesi gördüğünü -günlüğün getirdiği iç dökme imkânının esnekliğini de göz önünde tutarak- söylememiz mümkün olabilir. Bu açıdan bakınca dönemin kadınlarının hapsedildikleri "ev içleri" ve "saray içleri" nde yazmak için kullanabildikleri tek yöntem olan şiirle anlatılarını oluşturduklarını söyleyebiliriz. Hattâ burada "ev içi" ve "saray içi" ni de ayırmak, sarayın kurallarının konak yaşantısındaki kurallara nazaran daha katı olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, daha sağlıklı bir değerlendirme yapmamıza olanak verebilir. ?dile sultan'ın şiirini "saray içi" ndeki dinamiklerle kendine yol bulmuş, kendi "tarihsel belleği" ni oluşturmuş bir şiir olarak nitelendirebiliriz. Sonuç olarak, âdile sultan'ın şiirine sale bir divân şiiri olarak bakılması, onun yüzyıllar öncesindeki divân şairleriyle karşılos angelesştırılması bize şiiri hakkında sağlıklı sonuçlar vermeyebilir. Yaşadvertığı hayatın dahi, onca ölüm ve sonucu yaslar, yazılı resmi kaynaklara geçirilirken dine döndüğü, tasavvufa yöneldiği, dünyadan el etek çektiği yönünde, yazanın sultanin hayati nasıl olmalı düsturuna göre bir kaydedildiği ortamda, adile sultan'ın öncelikle bir kadın olduğunu ve saray içinde belirli kaidelerle baskılanmış bir hayat yaşadvertığını aklımızdan çıkarmamamız gerekmektedir. Kadınların mektuplarını özgürce yazamadığı, günlüokay tutma pratiğinin şiire bağlandığı osmanlı sosyal hayatında, sultanin divan şiirini bir "ic dökme" araci olarak kullanması unon şiirinden herhangi bir değer eksiltmeyeceği gibi, okura farklı okuma biçimleri sunarak divan şiirinde kalıplaşmış hayal dünyasından ve söz öbeklerinden si12 monthsılmanın baska bir yolunu sunmaktadır.